6 Ekim 2014 Pazartesi

TIRIVIRI: BİR

  • Evlilik yıl dönümlerini Facebook aracılığıyla kutlayan ve birbirlerinin iş başarısını Facebook’tan tagleyerek dile getiren çiftler türedi etrafımızda. Gayette erişkin ve sevdiğim insanlar aslında kendileri ve fakat bunu ne gibi bir ihtiyaca cevap verecek şekilde yaptıkları sorusu kafayı kurcalayacak cinsten. Status’ümüz kaç “like” almış gibisinden yatak odası sohbetleri mi, Tuğba’nın nişanlısı Remzi’de fotoğrafımıza yorum yapmış geyikleri mi yoksa genel olarak durumun bütünü mü daha fena karar veremedim…

  • Uluslararası telefon kodu 9 olan bir ülke olarak, halk arasındaki 0900’lü hat geyiklerine bir son vermemiz gerektiğini düşünüyorum. Sonuçta uluslararası arenada hepimizi kendi tabiatımıza göre birer telekız olmaktan kurtaran sadece koca bir “0”.

  • Eski öykücülerin de değindiği gibi, bir yol sorulacak insan profili var toplumumuzda. Tüm kayıplığın içerisinde hiç tanımadığınız kişiler bilgi birikiminize güvenip söylemlerinize itibar ediyorsa siz çoktan az havalı olmuşsunuz bile. Ben oldum, kendimden biliyorum...

  • Ankara’da geçirdiğim öylesine bir hafta sonucunda bölge insanında ve işletmelerinde kendilerine daha önce verilen Disneyland sözünün derin yaralarına rastladım. Her raylı alet bir roller-coaster iken her atlı karınca mucizevi bir cümbüşün parçasıymış gibi lanse ediliyor.

  • Linda yaygın bir isim aslında. Ankara’da da yaygınmış benim haberim yokmuş. Ulus civarında kafama atılan “reklam kokan” kartların başka anlamı olamaz yani…

  • Bir de ODTÜ durumu var Ankara’nın. ODTÜ’lüsü ve ODTÜ’süzüyle tam bir karmaşa , çılgın bir capital, maynak bir hauptstadt. Turnusol’ü de kişinin ODTÜ’ye ve ODTÜ’lüye olan bakış açısı...her anlamda…

  • Tükenmeyen ve tüketmeyen bir kalem istedim geçen gün...Ürktüm kendimden…

  • “İtalyan mısın İspanyol musun?” diye sordu İstanbul’un göbeğinden bir taksici...Sorunun dilinden bağımsız olarak gereksiz bir uyruk paylaşımına giriştim amma ve lakin taksicinin düşünce dünyası hala kafamı kurcalamakta…